Mutlaka duymuşsunuzdur. Aile şirketlerinin ömürleri çok uzun olmamakta ve şirket 2. veya 3. kuşağa ulaşamadan kapanmakta ya da tasfiye olmaktadır.
Türkiye’de şirketlerin % 98 ‘ inin aile şirketi olduğu düşünülürse, sorunun ne kadar büyük olduğunu fark etmişsinizdir. Bir istatistiğe göre de aile şirketlerinde 2. Kuşağa geçme oranı % 15-20 arasındadır. Yaklaşık şirket ömürleri de 20-30 yıldır.
Ancak sizin de bildiğiniz gibi dünyada ve Türkiye’de bu süreci iyi yönetip uzun süre hayatta kalan şirketlerde vardır. Mesela Ford, Michelin, Ericsson, Peugeot, Loreal, Koç, Eczacıbaşı, Doğuş, Zorlu, Vakko, Sabancı, Boyner, Bodur, Demirören, Borusan gibi.
Peki, acaba işin sırrı nerede dediğinizi duyar gibiyim.
Aslına bakarsanız şirket sahiplerinin oturup şunu düşünmesi ve bir karar vermesi gerekmektedir. Ben bu şirketi kendi bilgi, birikim ve tecrübelerimle bir noktaya getirdim. Bir nevi bu şirket ya da şirketler benim çocuğum. Ben bu çocuğun daha uzun süre yaşaması için ne yapmalıyım?
Ne yapacak tabii ki çocuklarına bırakacak diyorsunuz değil mi?
Peki, şirket sahipleri çocuklarına bu şirketleri nasıl bırakacak ya da bırakmalı? İşte esas sorun burada başlıyor. Öncelikle çocuklar eğitimleri bitince babalarının şirketinde çalışmaya başlıyorlar. Tabii bu çalışmanın nasıl olacağı önceden belirlenmeden ve bir zaman planlaması yapılmadan çocuklar çalışmaya başlıyorlar.
Çocuklar büyük bir şevkle işe koyuluyorlar; kendilerini göstermek ve farklılık yaratmak için yenilikler getirmeye çalışıyorlar. İşte burada sorun başlıyor. Zira şirketin kurucusu ve sahibi baba ile çatışmalar başlıyor. Çünkü baba çocuklarının hata yaparak şirkete zarar verecekleri kaygısı ile birçok şeye hayır demeye başlıyor. Tüm işlere müdahale ediyor.
İşe büyük bir şevkle ve motivasyonla başlayan çocuklar bir süre direnmeye ve kendi düşüncelerini hayata geçirmeye çabalıyorlar. Ancak sürekli olarak Yönetim Kurulu Başkanı’ndan olumsuz yanıt alınca sorunlar ve tartışmalar çıkmaya başlıyor. Bu durum aile ilişkilerine de yansımaya ve işte olan sorunların ve tartışmaların aile içinde de devam etmesine sebep oluyor.
Bu sürüp gitmeye devam ettikçe, kopmalar oluşmaya başlıyor. Çünkü çocuklar sürekli müdahale eden ve her şeye karışan babaya karşı çaresiz kalıyorlar ve motivasyonlarını ve performanslarını kaybetmeye başlıyorlar. Sonuç olarak şirket babadan sonra çocuklarına devredilemeden onunla birlikte yok oluyor.
Bunun önüne geçmek için neler yapılmalı?
- Öncelikle, şirketinizin uzun yıllar yaşamasını ve faaliyetini devam ettirmesini istiyorsanız, kurumsallaşmaya çalışmalısınız. Bunu yaparken de aile bireylerinin bu yapının neresinde olması gerektiğini belirlemeli, bir plan ve strateji oluşturmalısınız.
- Bunun için aile bireyleri ile oturup bir çerçeve çizmelisiniz. Kurumsallaşma için yönetimde profesyonel insanlarla birlikte olmalısınız. Şirketin her bölümüne aile bireylerini koymadan profesyoneller ile aile bireylerinden bir takım oluşturmalısınız.
- Aile bireylerinin mümkünse ilk iş tecrübeleri sizin firmanız olmamalı. En az 3-5 yıl farklı şirketlerde deneyim kazanmalarını sağlamalısınız.
- Aile bireylerinin firmanızda her bölümde çalışmasını ve şirketi iyice öğrenmelerini sağlamalısınız.
- Firmanızda çalışan aile üyelerinin performanslarını izlemeli ve şirketi kime emanet edeceğinize ona göre karar vermelisiniz.
- Şirket içi sorunların, aile içine taşınmasına izin vermemelisiniz.
- İş ve görev tanımlarını yapmalı ve yazılı kurallar haline dönüştürmelisiniz.
- Çalışanlarınıza adalet ve sadakat duygusu ile yaklaşmalısınız.
- Sonuç olarak şirketinizi devredeceğiniz kişiye güvenmeli, kararlarına saygı duymalı, konumunu güçlendirmeli, onlara özellikle çalışanlarınızın yanında müdahale etmemelisiniz. Konuşmak istediğiniz konuları Yönetim Kurulu toplantılarında dile getirmelisiniz.
Bunları yaptığınız takdirde şirketinizin 2. veya 3. kuşağa geçebilmesinin önünü açmış olursunuz.