1. Tüm vatandaşların
temel insani hakları olan BARINMA, SU, ELEKTRİK, ISINMA, TELEFON, INTERNET
ihtiyaçları belli bir limit dahilinde DEVLET TARAFINDAN otomatik olarak
karşılanmalıdır.
Belli bir çalışma süresine sahip olan ve bu sürede de
devletine vergi veren tüm vatandaşlar, calışsın çalışmasın sosyal devletin
gereği olarak bu haklara sahip olmalıdır.
Böylece issiz kalsa, hastalansa da, olası bir afet veya
salgın durumunda da vatandaşlar ben ne olacağım derdine düşmez!
2. Çalışanlarına değer veren
ve değer vermeyen ŞİRKETLER turnusol kağıdı gibi ortaya çıktı.
Böylece kimin çalışan dostu olduğu, kimin çalışan dostu
olmadığı görüldü.
Gelecekte, çalışanlar için daha fazla tercih edilecek
firmalar kendilerini çok iyi gösterdi.
3. Böyle zamanlarda bile
her sektörde fırsatçıların ortaya çıktığı ve fiyatları istismar ettiği görüldü.
Dolayısı ile temel ürün üreticilerinin çok sıkı kontrol
altında tutulması ve sürekli denetime tabi tutulması gerektiği ortaya çıktı.
Hiç ilgisi olmayanların, ürün toplayıp stoklayarak fahiş
fiyatla satma çabalarına tanık olundu.
Gerekirse, stratejik ürünlerin üretiminin
kamulaştırılması gerektiği ortaya çıktı.
Özel kuruluşların böyle zamanlarda bile insan
öncelikli değilde kar öncelikli olduğu görüldü.
4. Planlama ve
hazırlığın ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı.
Gerek insanların, gerek kurumların gerekse de ülkelerin ne
kadar hazırlıksız olduğu görüldü.
Dolayısı ile bundan sonra herkesin ilk yapması gereken
planlama ve hazırlık olacak.
A planı, B planı, C planı nedir bunları
öğreneceğiz.
Birde NAKİT AKIŞININ ne kadar değerli olduğu
anlaşıldı. Çünkü, böyle zamanlarda nakitiniz yoksa elinizdeki evlerin,
hanların, hamamların bir önemi olmuyor!!!
5. Uzaktan çalışmanın
nasıl olduğunu öğrendik.
Firmalar, fiziki olarak bir araya gelmenin tehlikeli
olacağını gördükleri için saha ve üretimde olan çalışanlar hariç,
personellerini evlerine göndermek zorunda kaldı.
Uzaktan çalışmak için gerekli altyapıya sahip firmalar daha
avantajlı duruma geçti. Bu konuda yatırım yapmayan firmalar ise ne yapacaklarını
bilemez duruma düştüler.
Bundan sonra birçok işin evden çalışılarak
nasıl yapılacağına kafa yormaya başlayacağız.
Birçok firma koca koca ofisler kiralamanın ne kadar
gereksiz olduğunu anlamış oldu!
Mesela, çağrı merkezleri artık evden çalışmaya göre
şekillenecek gibi görünüyor.
6. E-Ticaretin çok hızlı büyüyeceğini gördük.
Evlerde otururken, marketlere veya mağazalara gidemezken
ihtiyaçların temini için elektronik ticaret yapan işletmelere rağbet ettik.
Yaptığı ürün veya hizmetleri e-ticarete taşımamış firmaların
ilk yapacağı iş sanırım bu olacak.
Bu şekilde ürün fotoğrafçılığı, görsel
tasarım, elektronik ödeme sistemleri, hizmetleri değer kazanacak.
Ayrıca SEO, ADWORDS gibi dijital çalışmalar çok
daha değerli ve gerekli hale gelecek.
7. Tasarrufun ne kadar
değerli olduğu, israfa ise bir o kadar dikkat etmemiz gerektiği ortaya çıktı.
Böyle durumların sık sık karşımıza çıkacağını bilerek
yaşamamız gerektiği görüldü.
Bu sebeple her insan, kurum veya devlet katı tasarruf
kuralları oluşturmalı. Bu tasarruf kurallarına sıkıya bağlı kalmalı.
TASARRUF yaparken de, israfın önüne geçmek
için çok net uygulamalar geliştirmeli.
Günümüzde yapıldığı gibi sadece kağıt üzerinde
kalmamalı.
Artık konfor döneminin bittiğini anlamalı ve
gelirimizle uyuşmayan bir yaşam peşinde koşmayı BIRAKMALIYIZ! Bu, hem insanlar
hem kurumlar hemde devletler için geçerli olacak.
8. Yardımlaşmanın
önemini ve gerekliliğini anladık.
Tüm dünyanın bireyselleşmeye doğru gittiği bu zamanda, tek
başımıza sorunların üstesinden gelemeyeceğimizi gördük. Birbirimize
ihtiyacımızın olduğunu fark ettik!
Bu durum hem insanlar, hem kurumlar, hem de devletler için
geçerli hale gelmiştir.
Dolayısı ile komşumuzun (insanlar, kurumlar ve
devletlere bakınca görüyorsunuz.) ne durumda olduğunu, bir ihtiyacı olup
olmadığını merak eder hale geldik. İletişim kurup, konuşmaya başladık.
9. Ailenin ve akrabaların önemini anladık.
Evlere kapandığımız bu günlerde, ailemizle geçirdiğimiz zamanın
ne kadar değerli olduğunu anlama fırsatımız oldu.
Aile bireyleri ile akrabalarla iletişimimiz çok
daha fazla arttı.
Hayat koşuşturması içinde görmediğimiz,
unuttuğumuz, fark etmediğimiz değerlerimizin farkına vardık.
En azından, akrabalarımızın ne durumda olduğunu
daha fazla merak eder olduk.
Otel gibi kullandığımız evlerimizin kıymetini
anladık.
10. Küçük dağları yaratmış gibi dolaşmanın
anlamsızlığı ortaya çıktı.
Etrafınıza baktığınızda kasıla kasıla yürüyen insanları
gördüğünüzde ve küçücük bir virüsün neler yapabildiğine tanık olunca şaşırıyor
insan!
Bu aynı şekilde devletler içinde geçerli bir durum.
Baktığınızda diyorsunuz ki, ne heybetli ne
güçlü ne büyük bir görüntü! Oysa ki, ne kadar aciz ve düşkün bir durumdayız.
Bunu anlıyor ve herkesin(insanların, kurumların,
devletlerin) ne kadar çaresiz kaldığına tanık oluyoruz.
Eskiden padişahlar için söylenen bir söz vardır.
“Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var!”
Bunu unutmamak gerekir…
11. Herkesin insan olarak eşit olduğunu gösterdi.
Zengini de fakiri de, eğitimlisi de eğitimsizi de, büyüğü de küçüğü de korkutan
bir salgın.
Virüs kimseye ayrıcalık tanımıyor!
Her gün bir yerden yediğini içtiğini paylaşanlar da
korkuyor. Evinde yiyecek ekmeği olmayan da korkuyor.
Bizi evlere tıktı mı? Tıktı!
Herkes birbirinden korkar oldu.
Yani korkuda eşitlendik!
Tırstık resmen!!!
12. Güvenli limanın ne kadar önemli olduğunu anladık.
Böyle zamanlarda insanlar güven arar. Kurumlardan, devletlerden güven verecek
davranışlar bekler. Sözler demiyorum bakın davranışlar bekler!
Zor durumda kalan gemilerin sığınacakları liman araması gibi insanlarda sığınacakları bir liman arar!
İşte insanlarda çalıştığı işyerine, vatandaşı olduğu devlete güvenmek ister. Kendisini koruyacağını kollayacağını ve yanında olacağını bilmek ister. Bunları gördüğünde olası afetle baş etmesi daha kolay olacaktır.
Asıl olan insan olduğuna göre, tüm kurumlar ve devletler insanı güvende hissettirecek davranışlarda ve eylemlerde bulunmalıdır.